2010’lar e-Kitap sektörünün bildiğimiz yayıncılık dünyasını nasıl değiştireceğine ilişkin büyük iddiaların dile getirildiği yıllardı. Dijitalleşmenin her şeyi olduğu gibi kitap endüstrisini, okur-yazarlığını da topyekun yeniden tanzim edeceği öngörülüyordu. Dijital kapitalizmin en güçlü aktörleri bu alanda boy göstermişti ne de olsa. Amazon Kindle’ı çıkarmıştı. Apple iPad ve bununla entegre (iBooks gibi) uygulamalarıyla bu alanda da iddialı olmak istediğini göstermişti. Ama olmadı. e-Kitap sektörü bugün toplam kitap satışlarının %20’sini ancak oluşturuyor. Daha da önemlisi, e-Kitap yayıncılığı heyecanını öylesine yitirdi ki, bu alanla ilgili yeniliklerden de söz etmek çok güç. Peki neden böyle oldu? e-Kitap umulanı neden veremedi? Ekolojik sürdürülebilirlik için hala iyi bir alternatif olabilir mi?
Hikayeye baştan başlayalım: e-Kitap aslında iyi bir fikre benziyordu. Her şey dijitalleşirken, kitap okuma deneyiminin de bu rüzgara kapılmaması için hiçbir neden yoktu. İçeriğin yazı tipi, boyutu, satır aralıkları, arka plan rengi gibi muhtelif özelliklerinin kişiselleştirilebilir olması zamanın ruhuna uygundu. Hele ki okumak için yakın gözlüğüne ihtiyaç duyanlar için… Okurların bir kitap boyutu ve ağırlığında bir cihazın içerisinde kütüphanelerini taşıyabilmeleri kulağa muazzam geliyordu.
Ama e-Kitap ile ilgili büyük hayaller hala gerçekleşmiş değil. 2020 yılının verilerine göre, e-Kitap satın alanların ülke nüfusuna oranlarının %20’yi geçtiği ülkeler yalnızca Çin (%24.4) ve ABD (%22.7). Kitap okuma alışkanlığının görece daha fazla olduğu Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ise bu oran %10’lara kadar geriliyor. Benzer şekilde, Türkiye’de de e-Kitaba pek rağbet gösterilmiyor.
e-Kitap neden başarısız oldu?
Elbette bunun tek bir sebebi yok. En önemlisi fiyat politikasıyla ilgili. e-Kitap sektörü dijitalleşmenin diğer alanlarında yarattığına benzer bir erişilebilirlik imkanı sunamadı. Bir sinema bileti fiyatına onlarca filmi, bir albüm fiyatına onlarca albümü izlemeye/dinlemeye alışmış dijital tüketiciler için basılı kitaptan çok da ucuz olmayan (hatta aynı fiyata, bazen de daha pahalıya sunulan) e-Kitaplar kafa karışıklığı yaratmaya devam ediyor. Bunda yayıncılık sektörünün güçlü bir direnç göstermesi en önemli sebep olarak gösteriliyor. Örneğin Amerika’daki beş büyük kitap yayıncısı, yayın maliyetleri içerisinde bir kitabı basmanın, ciltlemenin ve dağıtmanın oldukça küçük bir payı oluşturduğunu savunarak e-Kitapları daha erişilebilir fiyatlarla satışa sunmaya direndi.
İşin ekonomik boyutu Türkiye’nin vergi politikalarıyla birlikte daha da karmaşık bir hal alıyor. e-Kitaplar Türkiye’de hem daha yüksek vergilere tabi hem de çeşitli vergi avantajlarının kapsamı dışında tutuluyor.
Kitapların ve e-Kitapların sembolik değeri
Ama e-Kitap sektörünün yaygınlaşması önündeki engeller sadece bunlarla sınırlı olmasa gerek. Kitap okuma pratiği, kitabın içeriğiyle ilişkili olmanın yanı sıra, kitabın fiziksel/nesnel özellikleriyle de çokça ilişkili. e-Kitaplar bir kitabı elinde tutma, kapak tasarımını inceleme, sayfaları çevirme deneyimini taklit etmeye yeltense de, okur nezdinde aslı aynı hissi veremiyor. Tam da bu nedenle, basılı kitaplarla kurulan duy(g)usal bağların kolay kolay ikame edilemediği bir alandan söz ediyoruz.
Buna kitabın sembolik yükünün önemli ölçüde basılı kitap kültürüne yaslandığını da ekleyebiliriz. Kitaplar sadece bir dizi fikri ve duyguyu okura aktarmanın ötesinde sembolik bir değerle de kuşatılmış durumda. Bir kitabı okumak kadar, o kitabın okunduğunun maddi göstergesi gibi de çalışıyorlar. Kitaplık önünde verilen pozlar, kitaplıkların dekoratif öğeler olarak yaşam alanlarında sergiye açılması biraz da bu yüzden. Okurlar basılı kitaba bu yüzden de bağlılığını sürdürüyor. Ve e-Kitaplar kitapların bu değerini taklit etmekten çok uzaklar.
e-Kitaplar sürdürülebilir bir gelecek için hala bir alternatif mi?
Ama kitap yayıncılığının matbuda ısrarını bu sembolik değeri üzerinden gerekçelendirmek ne kadar doğru? Bir kitabı çok daha hızlı (ve belki de daha ucuz) bir şekilde, üstelik doğayı sömürmeden edinmek mümkün mü? Bir kitabın basımı, ciltlenmesi ve dağıtılması nasıl bir çevresel maliyetle gerçekleşiyor? e-Kitap bu aşamaları önemli ölçüde es geçebildiği için daha sürdürülebilir bir alternatif mi?
Pierre-Olivier Roy’a göre, bu sorunun kolay bir cevabı yok. Evet basılı bir kitabın ormansızlaşma, zararlı kimyasalların doğaya bırakılması ve enerji tüketimi gibi maliyetleri olduğu bir gerçek. Ama e-okuyucuların üretimi de çeşitli elektronik bileşenlerinin üretimi ve geri dönüşümü gibi hususlarla birlikte sütten çıkmış ak kaşık değil. Fakat basılı bir kitabın tek bir okuyucunun merakını giderene kadar olanki yaşam döngüsündeki karbon ayak izi, aynı kitabın elektronik versiyonundan daha büyük. Fakat burada elektronik okuyucuların 2-3 yılda bir yenilenmesi nedeniyle, geri dönüşümü çok zor elektronik çöplüğüne yeni materyallerin eklenmesini hesaba kattığımızda hikaye biraz çetrefilleşiyor.
Öyleyse, burada soluklanıp şunu teslim etmemiz gerekiyor. e-Kitap başlangıçta umulanı veremedi. Ama sürdürülebilir bir yaşam için hala bir şeyler vaat edebiliyor. Ve e-Kitapların bundan sonraki ömrünün yükseliş grafiği olacağını düşünebiliriz.