Huysuz Virjin, dansı ve müziğinin eşlik ettiği, Türkiye’nin en aykırı şovlarından birine on yıllarca imza atmış bir ikon. Seyfi Dursunoğlu’nun canlandırdığı bu kadın tipi, Türkiye’de anaakım medyada asla kabul görmeyecek bir kadınlığa hayat vererek hafızalarımıza kazındı: Küfürlü konuşması, erkek izleyicisiyle flört edişleri, sivri dili, ‘hafifmeşrepliği’ mizahının bel kemiğini oluşturdu. Huysuz Virjin’in sahnesinin formülü, ahlaki değerlerin hayranlık uyandırıcı bir hazırcevaplığıyla tek tek ihlal edilişi üzerine kuruluydu. Dursunoğlu’nun sahnede kurduğu bu imge, yerleşik ahlaki normların kıvrak bir zekayla hicvedilmesini gözler önüne serdi hep.
Huysuz Virjin’in bu grotesk duruşu, toplumsal normların alaşağı edilmesine oranla izleyici tarafından alkış aldı. Televizyon ekranında sıklıkla geceyarısı kuşağına ötelenen, kolay kolay canlı yayınlanmaya cesaret edilmeyen, bip’li sansür mekanizmalarıyla törpülenen bir figür olsa da, hatta 2007’de RTÜK tarafından açıkça yasaklansa da, izleyici nezdinde saygınlığını koruyan bir figür olmayı başardı.
https://www.youtube.com/watch?v=iUIpalrKizY
Öyleyse, artık dilimize pelesenk olmuş bir mottoyla söylemek gerekirse, muhafazakar(laşan) Türkiye’de, nasıl oluyordu da, bu ‘gevşek’ kadın imgesi popüler kültür dünyasının saygın ve sevilen figürü olmayı başarıyordu?
Huysuz Virjin’i, popüler kültürde hiçbir kadına (ve erkeğe) bahşedilmeyen meşruiyetini, tüm ‘aykırı’lığını, onun kadın kılığına girmiş bir erkek, modern zamanların zennesi olmasına dayandırarak açıklayabilir miyiz?
Cevabı Huysuz Virjin’in kendisinde değil, ona hayat veren Seyfi Dursunoğlu’nun kamusal imgesinde aramak gerek belki de. Huysuz Virjin’in sahnedeki mevcudiyeti çapkın, ‘hafifmeşrep’, küfürlü bir kadınlığı temsil ettiği ölçüde, Seyfi Dursunoğlu’nun sahne-dışındaki imgesi onun tam karşıtı olmaya devam etti. Huysuz Virjin’in 50 yıla yaklaşan sahne hayatı oyunun bu kuralları üzerine kuruluydu hep: Sahne dışına hiç sızmayan bir kültürel ikonluk Huysuz Virjin’e en önemli meşruiyetini kattı. Öyle ki, Seyfi Dursunoğlu Huysuz Virjin’le ortaya döktüğü tüm cinsel ihlalleri, kendi kamusal imgesinde kişisel mahremiyet alanına geri alarak bambaşka bir popüler figürü temsil etti.
Böylece, Huysuz Virjin’in tüm ‘aykırı’lığını kendi bünyesinde temize çekerek hem Huysuz’a hem de kendisine meşruiyet kazandırmış oldu. Bundan üç yıl önce, Enver Aysever’in CNN Türk’teki programına konuk olduğunda eşcinselliği mahremiyet alanına dair gördüğünü, tutucu biri olduğunu, eğlence yaşamından izole düzenli bir hayatı yaşadığını söylerken bunun çarpıcı bir örneğini teşkil ediyordu.
Elbette, 2000’li yıllara dair bir not düşmek gerek. Huysuz Virjin ve ona hayat veren Seyfi Dursunoğlu’nun teslim edilmesi gereken bir toplumsal meşruiyeti var. Ama Türkiye’nin son 20 yılının kültürel ve politik ikliminde bu meşruiyetinin yeni bir saldırı altında olduğu muhakkak. Televizyonun drag queen performanslara artık sıkı bir şekilde kapalı olduğu zamanları yaşıyoruz.
Her kültürel ve politik değişim içinde, egemen olan kendi ötekisini yaratıyor ve bunun üzerinden kendisini tanımlıyor. Önceki onyıllarda, popüler kültürde bunun örnekleri arabeskti, oryantaldi, belki başörtüsüydü. Şimdilerde bu ‘kurucu öteki’ figürü queer imgelerin teşkil ettiği doğruysa, bastırılmışın geri dönüşünün de mümkün olduğu söylenebilir.