Türk sinemasının Bechdel karnesi

Sinemada kadınların temsil edilme biçimi, hem Türkiye’de hem de dünyada, kadim bir tartışma konusu. Son yıllarda Bechdel testi adıyla anılan kriterler dizisi, bu tartışmalara yeni bir boyut katmış durumda. Adını kadınların sinemada görünürlüğünü tiye alan bir karikatürün çizerinden alan bu test, yakınlarda Türk sineması üzerine bir çalışmaya da konu oldu: Gülden Gevher Öz ve Devrim Seçen’in 10 filmi bu teste tabi tuttuğu çalışmaları, popüler ve art house Türk sinemasının bir nevi cinsiyetçilik karnesini sunuyor [1].

***

Önce şununla başlayalım: Bechdel testi nedir? Alison Bechdel’in The Rule isimli karikatürü, kadınların sinemada hangi kalıplarla resmedildiğini anlamak için üç kritere bakmayı öneriyordu:

1- Film, en az iki kadın karaktere yer veriyor mu?
2- Kadın karakterler kendi aralarında konuşuyorlar mı?
3- Ve, erkeklerden başka konular konuşuyorlar mı?

Alison Bechdel’in The Rule karikatürü (1985)

Kriterler oldukça yalın, dolambaçsız ve netti. Tam da bu nedenle, hem akademi içinde hem de diğer mecralarda bu ölçütler epey popüler oldu. Filmler bu kriterlere göre sınıflandırıldı ve test edildi. Hatta bunun için bir web sitesi bile açıldı. bechdeltest.com sitesi arşivini sürekli genişleterek filmlere birer karne vermeye devam ediyor. Bu post’un yazıldığı tarihte sitenin arşivinde 8076 filmin test sonuçları tamamlanmıştı.

***

Öz ve Seçen’in çalışmaları bu sınavı Türkiye şubesinde tatbik ederek, hikayenin kara sularımızda hiç de farklı seyretmediğini gösteriyor. Gerçi test edilen filmler sinema tarihini temsil ediyor sayılmaz. Çalışma, çeşitli kurumların seçimiyle belirlenen geniş bir film listesinden, izleyicilerin en çok beğendiği 10 filmi mercek altına alıyor:

  • Susuz Yaz (Metin Erksan, 1963),
  • Hababam Sınıfı (Ertem Eğilmez, 1975), 
  • Babam ve Oğlum (Çağan Irmak, 2005),
  • Eşkıya (Yavuz Turgul, 1996), 
  • Canım Kardeşim (Ertem Eğilmez, 1973), 
  • Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz Batıbeki, 1977), 
  • Züğürt Ağa (Nesli Çölgeçen, 1985), 
  • Yol (Şerif Gören, 1981), 
  • Vizontele (Yılmaz Erdoğan, Ömer Faruk Sorak, 2000)
  • Bir Zamanlar Anadolu’da (Nuri Bilge Ceylan, 2011)

Haliyle, bu filmler izleyicilerin de zihninde yer etmiş, geleceğin klasikleri olarak düşünebileceğimiz türden. Ve filmlerden yalnızca ikisi, üç kriterden de geçerek geçer not alıyorlar: Çağan Irmak’ın Babam ve Oğlum‘u (2005); Yılmaz Erdoğan ve Ömer Faruk Sorak’ın Vizontele‘si (2000). Ertem Eğilmez’in Canım Kardeşim’i (1973) ve Hababam Sınıfı (1975) ise sıfır alarak çakan filmlerden.

***

Öyleyse bu bilgiler bize ne anlatıyor? Bechdel testi bir filmi cinsiyetçi ilan etmek ya da etmemek için tek ve geçerli bir bilgi değil şüphesiz. Zaten Öz ve Seçen de bu kolaycılığa başvuruyor değiller. Çalışmaları, filmlerin karakterizasyonu, anlatı yapısı ve diğer sinematografik özelliklerini de inceleyerek kadınların temsil edilme biçimlerini etraflıca çözümlüyor.

O’Meara’nın da söylediği gibi, Bechdel testi kadın temsilini tek boyutlu bir biçimde ölçtüğü için hiç yeterli sayılmaz [2]. Kadın temsilinin hangi kalıplar üzerine yerleştirildiğini anlamak için fazlasını sormalıyız: Örneğin; kadınlar kendi aralarında (konuşuyorlarsa) ne konuşuyorlar? Nerede ve ne zaman? Hangi kadın karakterler konuşturulurken, diğerleri susturuluyor? Bu farklılıklar çeşitli ırk, yaş, cinsellik gibi ayrımlarla örtüşüyor mu?

Öz ve Seçen bu ve benzeri sorulardan hareketle, testi geçen filmlerin de cinsiyet kalıplarını sarsmak şöyle dursun, güçlü bir şekilde devam ettirdiğini çarpıcı bir biçimde gösteriyorlar. Tam da bu nedenle, Bechdel testi, onların deyişiyle, kadınların “[sinemada] varlığını sınayan kısıtlı bir ölçme aracı”. Bize doğru soruları sorduruyor ama çok az şey anlatıyor.

***

Sinema serüveninin bu coğrafyada başladığı 1908 yılından bu yana, Müslüman kadınların perdede arz-ı endam etmesi önemli bir mücadele aracıydı, evet [3]. Müslüman kadınların izleyici olarak bile sinemaya girişi mücadele konusuydu; kadın karakterler gayrimüslim kadınlar tarafından canlandırılıyordu. Türkiyeli bir müslüman kadının perdede boy göstermesi 1923 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından filme uyarlanan Ateşten Gömlek ile mümkün olmuştu. Ama kadınlar sinemada istikrarlı bir görünürlük kazandılar; artık temsiliyet kalıplarını ifşa etmek ve alternatiflerini hayal etmeye ihtiyaç var.

Bibliyografya

[1] Öz, Gülden Gevher, and Devrim Seçen. “Türk Sinemasında Kadının Temsil Sorununa Alternatif Bir Yöntemle Bakmak: Bechdel Test.” Erciyes İletişim Dergisi 6, no. 1 (2019): 467-486.

[2] O’Meara, Jennifer. “What “The Bechdel Test” doesn’t tell us: examining women’s verbal and vocal (dis) empowerment in cinema.” Feminist Media Studies 16, no. 6 (2016): 1120-1123.

[3] Dönmez‐Colin, Gönül. “Women in Turkish Cinema: Their Presence and Absence as Images and as Image‐Makers.” Third Text 24, no. 1 (2010): 91-105.

2 thoughts on “Türk sinemasının Bechdel karnesi”

  1. Geri bildirim: Son yılların feminist bir hayalgücüne yaslanan en iyi dizileri | postaPOP

  2. Geri bildirim: "Toksik Erkeklik" ve Huzursuzlukları -

Bir Cevap Yazın